Lisa Renee'den bir çeviri

Sevgili Yükseliş Ailesi,
Son zamanlarda, Anu Melezleri’nin dikkatlice kurdukları ibadet programının bir aşaması olan “işe alım” sürecinde bazı yeni teknikler geliştirdikleri ve uyguladıkları zihin kontrol programında bu teknikleri geliştirdiklerini gözlemliyorum. Sonraki neslin yaratılması amacıyla dünyada kullanmak üzere özellikle erkek bedenlerini tercih eden bu negatif grupların asıl amacı benim adına “Enki’nin Ordusu” dediğim militan örgütünü kurmaktır. Enki’nin Ordusu’nda görevlendirilmesi planlanan erkek adayların işe alınma süreçleri ve sonrasında maruz kaldıkları “tımarlanma” tekniklerini sizlere detaylı aktarmak istiyorum. Bu gündemin sıkı bir gözlemcisi olarak diyebilirim ki, bu sahte gurular ve onların liderlik ettiği gruplar kesin olarak sosyopat kişilik bozuklukları göstermekte ve sahip oldukları bu psikolojik rahatsızlığı bazı sanrısal tecrübelerle kitlelere mucizeymiş gibi göstermektedirler. Bu sahte Tanrı propagandasının bir önce farkına varmak dünya üzerinde yaşayan her insan için yararlı olacaktır çünkü bu enerji imzasının aslında tam olarak ne işe yaradığını anlamadan bu adına “yükseliş” dediğimiz oyuna dahil olmak kimileri için sonun başlangıcı demektir.
Enki’nin Ordusu’nun bir askeri olmasına karar verilen erkeklerin öncelikle olarak bu sürüdeki diğer Anu Melezlerinin onların fiziksel alanlarına/bedenlerine erişmesine izin vermesi gerekir. Bu sayede Enki’nin yeryüzünde ki temsilcisi olma konusunda karşılıklı anlaşma sağlanır. Aslında bu dünyaya daha yüksek amaçlar uğruna gelmeyi seçmiş, DNA’larında bazı önemli kozmik mirasları barındıran bu erkekler içine girdikleri bu ibadet programının kurnazca hazırlanmış eğitim programının bir sonucu olarak gitgide yalnızlaşırlar. Tımarlanmaları sonucu artık daha narsist, ben-merkezci, egosal ve empati yeteneğinden yoksun birer askerler haline getirilmişlerdir. Farklı alemlerle iletişim kurmada en yetkin aracımız olan kalp merkezinden uzaklaşarak, yavaş yavaş, vahşi sayılabilecek kişilik özellikleri geliştirirler, sosyal medya gibi günümüzün artık çok önemli bir uyuşturucusu haline gelmiş sanal dünyada kendi küçük “ordularını” kurmaya başlarlar ve alt kademelere yine “kendi” seçtikleri görevlileri getirirler. İbadet programı bu şekilde çalışır, yukarıda nasılsa aşağıda da öyledir. Bu erkeklerin dikkat çeken bir ortak yönü vardır, o da aslında hepsinin çocukluk ya da geçmiş yaşam dönemlerine dayanan ciddi bir yaralarının ya da travmalarının olmasıdır. Zaten Enki’nin Ordusu’da bu şekilde ciddi yaralar almış askerler dışında kendi bilincinin farkında olan ve uyanış amacını bu çeşit tuzaklara kaptırmayan insanlar tarafından kurulmaz.. Yara olsun ki, Anu Melezleri bu yarayı iyileştireceğini iddia ederek, o ruhu ağına düşürsün.
Enki, tamamen kendisiyle özdeşleşmiş bir tanrıdır ve kurulmak istenen Yeni Dünya Düzeni’nde ortaya atılan cinsiyetsizlik ilkesinin kurallarını yine kendi yazmıştır. “Kaostan düzen yaratmak” ilkesiyle hareket edilen bu sistemde amaç, olabildiğince çok insanla beraber olarak, kendi tohumlarını (bu durumda aslında Enki’nin tohumlarını) yaymak ve cinselliğin doğasından kaynaklanan yüksek ilahi enerjiyi karanlık tarafa doğru manipüle etmektir. Tanrıcılık oynayan Enki’nin askerleri zamanla daha da yırtıcı bir hal alan ilkel akılları sayesinde "çekirdeği yaymak", soyu devam ettirmek amacıyla çok-eşli birliktelikler yaşarlar. Kendilerine vaat edilen manevi yükseliş ancak çok sayıda insanla cinsellik yaşamaktan geçer. Maalesef bu yanılsamanın yarattığı gerçek ise şöyledir; kendini ve bedenini zayıf ahlaki değerlerle basitleştirerek, yüksek boyut frekansından, düşük yoğunluklu frekansa indirgeyerek aslında bu insanlar karanlık tarafı enerjisel olarak farkında olmadan besler. Ruhsal büyüme uğruna atılan bu adım aslında kişiyi gerçek Tanrısal yapısından ve Öz’ünde sahip olduğu yüce yaratım yeteneklerinden uzaklaştırır. Enki’nin nihai amacı da budur zaten, ne kadar çok insan kendi üstün gerçeğine uyanmazsa onun tanrıcılık oyunu da o kadar uzun süre devam edebilir. Zaten kendi “yarattığını” iddia ettiği bu indirgenmiş insan modeli üzerinde de mutlak söz sahibi olduğunu savunur. Çünkü –eğer Anunnaki tarihini kabul edersek- tarih öncesi çağlarda insan ırkını çeşitli deneylerle köleleştirdikten sonra birebir kendi ailesine karşı gelerek nüfusu çoğaltmaya devam etmiş, kozmik yasalara karşı gelmiştir. Anunnaki’nin amacı dünyada kolonileşmek değilken, Enki’nin kurnaz planları ve “soyunu” devam ettirme amacıyla müdahele ettiği her canlı nedeniyle dünyamız şu anki düşük frekansına indirgenmiş, fakat bu dipten çıkmanın anahtarı da yine dünyaya bu geçiş sürecinde yardım etmek için gönüllü olarak gelen gerçek anlamda pozitif, alçak gönüllü, farkındalığı yüksek insan formundaki diğer ruhlara verilmiştir.
Ne yaptığının ve hangi kuralları çiğnediğinin gayet net bilincinde olan Enki insan kızlarını bilinçli bir şekilde kendi spermleriyle çoğaltarak onların kendi “Reptilian yavrularını” doğurmasını sağlamıştır. Kozmik boyutta gerçekleşen bu bir nevi “insan kaçakçılığının” boyutları aslında ürkütücüdür çünkü Enki’nin kan bağı olan diğer akrabaları dahi onun bu kontrolsüzce üreme hırsına engel olamamaktadırlar. Bazı farklı nedenlerden dolayı “tanrıların insanlar arasında özgürce yürüyemediği” zamanlar gelip çattığında ise Enki ve içinde bulunduğu negatif Orion grubu zihin kontrol mekanizmalarının doğru bir şekilde işletildiğinden emin olmak için içerisine bolca destan, hikaye, mucize yerleştirdiği, sahte tanrıların, tanrıçaların, negatif ritüellerin cirit attığı günümüzün dinlerini yaratmışlardır. Bu sayede nihai amaç olan negatif enerji sağıltımı sekteye uğramadan devam edecek, insanlardan hasat edilen negatif enerji onların ana besin kaynağı olmaya devam edecek ve aslında kadim bilgeler içeren her türlü sembol, kavram ve yapının içleri boşaltılarak günümüz köle insanının ibadet programının devamlılığını garanti altına almak için kullanılan birer anahtar haline getirilmiştir.
Yıllar içinde yaptığım kişisel vaka çalışmalarından öğrendiğim kadarıyla şunu söyleyebilirim ki; Enki ibadet programı zaten önceden buna rıza veren bir erkeğe yerleştirilir, izin verilmeden zaten böyle bir program yüklenemez. Fakat daha öncede belirttiğim gibi bu erkeklerin ortak yönü çocukluk dönemlerinde ve/veya geçmiş yaşamlarında maruz kaldıkları fiziksel ya da ruhsal istismar, reddedilme, aşağılanma ve benzeri travmalardan sonra bilinçaltlarında oluşan ve aslında bütün yaşamlarına yön veren suçluluk, zayıflık, kirlenmişlik, yalnızlık gibi ortak duygulara sahip olmaktır. Bir şekilde güçleri elinden alınmış, aşağılanmış bu ruhlar yine bu travmalarını onarmak amacıyla girdikleri bu ruhsal gelişim yolunda önlerine koyulan para, şan, şöhret, kendi hareminde özgürce yaşama gibi tuzaklara düşmekte maalesef hiç gecikmezler. Çünkü onların (herkesten sakladıkları) derin yaralarının ancak bu sayede kapanabileceğini ve bu sayede “normalleşebileceklerini” sanırlar. Fakat öte yandan; madalyonun diğer yüzünde farklı bir mekanizma çalışmakta ve artık Enki'nin Ordusunun bir askeri olan bu varlık elde ettiği karanlık enerjiyi gerçek sahibine yani Enki’ye iletebilmek için kullanılan bir portala dönüşür. O artık Enki’nin dünyadaki temsilcisi hatta onun bedenlenmiş halidir! Böylesine güçlü ifadeler içeren bir inanış bile o yaralı ruh için o kadar büyük bir övünme sebebidir sıkı sıkıya bağlanır bu yeni tanrıcılık görevine... Onu uyarmaya çalışan herkese karşı aşırı yırtıcı bir hale bürünmekten kaçınmaz. Öyle ki, Enki’nin Ordusu’na üyeyseniz tıpkı bir zamanlar Enki’nin de diğerlerine tepeden baktığı gibi sizde kendi ibadet programınızda “alçak gönüllü insanları sefil varoluşlarından kurtarmak için dünyaya gönderilen seçilmiş tek insan” olduğunuz gerçeğini hiç düşünmeden yayarsınız. Sizi takip etmemek ise o “sefillerin” yine seçmiş oldukları sefil hayatlarına devam etmeleri anlamına gelir ki zaten o aşamada onlarda gayet rahat ölebilirsiniz, hatta ölmelidir çünkü yaşayıp yaşamamalarının artık bu “askerler” için hiçbir önemi yoktur.
Enki ya da onun bir akrabası olduğunu iddia eden bu erkek varlık manevi Guru arketipine sahiptir ve kendi takipçilerinin bu alemde tezahür ettirmek istediği her şeye yardım ettiği için herkesten sonsuz sevgi ve saygı bekler. Sefil insanlara yardım ettiği için zaten şerefli bir varlık olduğuna inanan bu insan, başta bu düşüncelerini halka rahatlıkla söylemez fakat zamanla üzerindeki utangaçlığı atacak ve hatta küstahça kendi inandığı Enki propagandasını başkalarına empoze etmeye çalışacaktır. Yüce Yaratıcısı Enki’nin erkeklik gücü, maskülen tavrı ve küstah tarzı artık onun bedenini ele geçirmiştir. Onunla beraber olan kadınlar bir “insanla” değil bir “tanrıyla” beraber olduklarını iddia ederler ve hatta “tanrının” tohumlarına sahip olmak için birbirlerini bile öldürmekten çekinmezler. Müritleri bilir ki sadece bu varlığın gizli üstün güçleri sayesinde insanlık kurtarılabilir, bu özel varlığın misyonu insanlığı düşmüş olduğu bataktan kurtarıp tanrısı Enki’nin önüne tekrar köle gibi diz çöktürmektir.
Sümer dini gezegenimizin istilaya uğradığı zamandan beri Enki’ye ibadet edilmesi için sistematik olarak geri dönüştürülüyor. Orion grubu üyeleri özellikle erkek cinsinden insanlarla irtibata geçerek, onları kendi toplumlarında tapınılacak, sözü geçecek birer Guru, rahip veya benzeri sıfatlarla çalışmaları için “işe” alıyorlar. Fakat bunun bedeli olarak o erkekten önce bedeninin sonra da ruhunun kontrolünü kendilerine vermesini emrederler. Enki yanlısı olan gruplar ve onun soyundan geldiğini iddia eden Anu Melezleri, Elektrik Savaşları sırasında “Hyperborean” DNA yapısını ve genetik özelliklerini nasıl çaldıklarını gururla anlatırlar ve diğer galaksilerde de kendilerinin çok güzel ve kusursuz olduklarını iddia ederler. Onlara göre zaten bu “kusursuz güzel” halleri bile kendilerine Tanrı olarak tapınılması için yeterlidir. Ellerine geçen her fırsatta bu gösteriş meraklısı budala tavırlarını takınarak onlar kadar kusursuz tanrılar varken onlardan başka herhangi başka birşeye tapmanın saçma olduğunu dile getirirler. Öte yandan, şu hatırlanmalıdır ki; “Hyperborean” DNA yapısı ve genetik özellikleri orjinalde bu gruba ait değildir, hiçbir zaman da onlara ait olmamıştır. Tam aksine bu üstün yapı onlar tarafından da kabul edildiği gibi düpedüz “çalınmış” ve laboratuvarda manipüle edilerek, bugün hala peşinden koşmaya devam ettikleri gençlik ve güzellik sevdaları için enerji üreten birer batarya haline gelen “köle insana” dönüştürülmüştür. 2008 yılında yaptığım bir çalışma sırasında sarışın teni, mavi gözleri ve atletik yapısıyla tipik bir Yunan Tanrısı kılığında bana gözüken Enki ile karşılaştım. Fakat bu deneyimden aklımda kalan bu fizik özellikleri değil aksine son derece narsistik ve çocukça sayılabilecek karakter özellikleriydi. O vücuda sahipti çünkü onun düşünce yapısı için en kusursuz vücut modeli o biçimde olmalıydı. Kendisinin ilk resmedildiği çağlardan bu yana tipinde herhangi bir değişiklik olmamıştı, üstelik nasıl olabilirdi ki? Yüzbinlerce sene boyunca sürekli “Ben! Ben! Ben!” diyen çocuksu, inatçı, ısrarcı varlık neden tipini değiştirsinki? Değişimden korkan ve ölesiye kaçan Enki’yi tanıdıkça aslında burada bahsetmekte olduğumuz Enki’nin Ordusu için işe alınan askerlerin de nasıl benzer karakterde olduklarını fark edebilirsiniz. Bu konuda ki bir diğer gözlemim ise Enki’nin son derece kurnaz ve haince yaptığı planlar sonucu kendini öyle bir anda kitlelerin önüne atmadığı, tam aksine eğer geniş kitlelere empoze etmeye karar verdiği bir şey varsa bunu alttan alttan, çok hissettirmeden, sosyal medya, internet gibi hemen herkesin hayatına kolaylıkla nüfuz edebilecek yöntemlerle önce normalmiş gibi gösterdiği sonra ise artık bu yola giren kitlelerin yaydığı negatif enerjilerden beslendiği yönündedir. Yani oyunu kurup, sonra herkesin ağına tek tek düşmesini izler.
Şimdi sizlere bu ordunun ihtiyacı olan spiritüel guruları yani askerlerini bulmak için kullandıkları bazı taktiklerden bahsetmek istiyorum:
• Tercih edilen kişiler zaten kişisel gelişim, metafizik alemler gibi bazı sıradışı araştırmalar yapmaya başlamış insanlardan oluşur. Bu adanmışlar genelde erkektirler fakat gerekli görülen durumlarda Enki kendisine koşulsuzca ve farkında olmaksızın hizmet etmesi için kadın müritler de bulabilir. Fakat onların rolü erkeklerin rollerinden daha farklı olacaktır. Özetle; Enki’de bir erkek olduğundan bedenini ve ruhunu sahipleneceği varlığında bir erkek olmasını ister. Başlıca kandırma yöntemleri arasında para, şan, şöhret vaatleri ve kadınların sonsuz ilgisine sahip olmak yatar. Kadınları ise her zaman “en güzel, en alımlı, en çekici, en cazibeli” olma gibi dürtülerle ağına düşürür.
• Enki’ye ibadet programı oldukça etkin bir şekilde maskelenmiştir ve asıl amacın ne olduğu, hasat edilen enerjinin sonunda nereye gönderileceği gibi konular çoğu zaman geçiştirilir. Enki’ye hizmet eden ve kendisini onun bu dünyadaki temsilcisi olarak gören erkek, etrafındakilere tanrıcılık taslar, onu hayranlıkla izleyen kitlelere zaten onları kurtarmak için seçildiğini (üstü kapalı dahi olsa) söyler. Youtube, Facebook, Twitter gibi sosyal medyanın gücünden üst düzeyde faydalanır, her yaptığını ilan etmekten kaçınmaz. Adanmış erkek mürit her yaptığını, her yediğini, her gezdiğini taraftarlarıyla paylaşarak, etrafındaki hayranlık bulutunu daha da genişletmeyi ister. Bu paylaşımlarını yine Enki’den aldığı direktifler doğrultusunda (hatta yalan söyleyerek) süsleyerek insanlara tanıtımını yapar. Görünürde çok lezzetli olan bu yemeği yine çok özenle sunduktan sonra iltifatlar almak ister, öyleki almadığı zaman sinirlenir, küstahça tavır takınır ve bazı üst düzeyde çarpıtılmış ruhlar “hani benim iltifatım?” diyecek kadar zavallı durumu düşer. Çünkü bu “iltifatlar” aslında onun portallığı sayesinde Enki’ye ulaşmaktadır, Enki beslenir en nihayetinde. Kendi yaşam gücünü önce “insan tanrısına” sonrada onun sayesinde Enki’ye kaptıran insan ise bu alemde giderek daha da tuhaflaşır, yalnızlaşır, sadece kendi gibi robotlara dönüşen diğer müritlerden başka kimseyle konuşamaz hale gelir. “Ne kadar süpersiniz, muhteşemsiniz, en akıllı sizsiniz v.s gibi iltifatlar alan erkek asker artık hizmetini başarıyla yerine getirmiş, tek ve yegane amacına ulaşmıştır; negatif köleleştirme programını bilinçsiz kitleler üzerine kilitlemek ve bu “sefillerin” ellerinden alınan güçleri sayesinde hergün daha da artan bir takipçi kitlesi yaratmak...
• Enki’nin liderlik ettiği bu köle kolonisinin yerel liderlerini tanımak aslında çok zor değildir, çünkü birçoğunun yüzünde her zaman anlamsızca duran ve artık neredeyse donuklaşmış, sempatisini yitirmiş sahte bir gülümseme vardır. Bu adanmışların bazıları “insanlığı kurtarmanın” aksine sanki “insanlığın sonunu getirmeye” programlanmış sırlarla kaplı zombiler gibi görünebilir.
• Askerlere hitap ettikleri kitleler üzerinde kullanmaları için bazı özel yetenekler verilir; durugörü, telepati, telekinezi, boyut değiştirebilme (ya da bunu yapabildiğini iddia etme) gibi aslında “Hyperborean” DNA yapısına özgü bu üstün yetenekler askerlere oldukça “sulandırılmış” bir düzlemde verilir ki, zaten zayıf olan karakter yapıları bu üstün yeteneklerle beraber daha da çökmesin. Çünkü onların yapması gereken daha çok iş vardır ve “delirerek” bu görevlerinden feragat etmeleri kimsenin yararına olmaz. Bu yetenekleri aktive etmek için gerekli olan temel püf noktalarını kazanan asker, kitleler üzerinde heyecan yaratmakta ve onları bu şekilde korkutarak manipüle etmekte hiç vakit kaybetmez. Sonuçta NAA diye adlandırdığımız (Negatif Alien Agenda – Negatif Dünyadışı Varlıkların Ajandası) gruplar da çok iyi bilmektedir ki 3B gerçekliğine hapsolmuş birçok insan hala aslında bu boyutun koca bir yanılmasa ya da illüzyon olduğunu dahi anlamayacak kadar ilkel dürtülerle yaşamaktadır. Bu ilkel anlayış kimi insanın doğasından kaynaklanır ya da kimi insanın içinde yaşamak zorunda olduğu birtakım acı yaşam deneyimleri yüzünden var olmuştur fakat sonuçta sebep her ne olursa olsun, bu zayıflığın farkında olan NAA grupları kendilerinden aşağı gördükleri “sefilleri” yönetmek için onların bu cehaletinden sonuna kadar faydalanır.
• Enki’nin Ordusu için işe alınacak en mükemmel aday tipi hepimizin bildiği tipik “Guru” modelleri (ya da türevleri) ve “Kara Sihirbaz” lardır (bknz. Alisteir Crowley). Bu enerji imzasına ve negatif gruplara çekilen birçok kişinin geçmişlerini araştırdığınızda aslında birçoğunun “spiritüel travma” diyebileceğimiz ciddi oranda zararlara uğratıldıklarını görebilirsiniz. Geçmiş yaşamlarında “Nibiruan Islah Programına” maruz kalan bu ruhlar maalesef aynı zamanda geçmişte Annu-Enki genetik modifikasyon araştırmaları sırasında ciddi şekilde istismar edilip, işkence görmüş ruhlardır.
• Narsisizm, bencillik, gurur, kendine-hizmet, üstünlük algısı, çok eşlilik, sorumluluk almama, duygusal yetersizlik gibi ortak kişilik özellikleri gösteren bu erkekler empati kurma ya da merhamet geliştirme gibi insani duygulardan yoksundurlar. Çünkü onlar daha geniş bir titreşim alanına sahip kalp merkezinden hareket etmezler. Öte yandan, göz boyamakta ve etraflarında özellikle kadınlardan oluşan bir kitle yaratmak için onların hoşuna gidecek bir hitap yöntemi ve beden dili kullanmakta ustadırlar. Avına yavaş yavaş yaklaşan bir hayvan gibi, size temkinli yaklaşırlar ama bir kez ağına düştüğünüzü fark ettiklerinden gerçek narsist kişilikleri ortaya çıkar. Onlarla konuştuğunuzda söyledikleri kulağınıza oldukça hoş, insancıl, sevecen ve düşünceli gelir çünkü zaten amaçları da etkilemek istedikleri insanı tatlı dilleriyle kendine bağlamak, sonra da onların ruhsal enerjisinden faydalanmaktır. Bu kişiler geçmiş yaşam kayıtlarında yüksek oranda kara büyü, maji, okültizm gibi “Baphomet” güçlerini geliştiren etkinliklerde bulunmuşlardır.
• Bir nevi “kaçırılan” ve çeşitli hileli yöntemlerle güçleri ellerinden alınan bu askerlerin bir diğer ortak özelliği ise uyuşturucuyu ve benzeri maddelere insanları özendirmeleridir. Kendileri de sever ve kullanırlar ve bunun kullanımının onları Tanrı’ya yaklaştırdığını iddia ederler. Aslında bu bir anlamda doğrudur çünkü Enki’ye sadakatini açıklamış bir askerin bilinci bu maddeler yoluyla bulandırıldıktan sonra onu etkilemek bu negatif NAA grupları için çok daha kolay hale gelir.
Enki’nin Ordusu’nun belki de en bilinen ve en adanmışı olan İngiliz okültist Alistair Crowley her yaptığını önce kendine hizmet ve her zaman şeytana hizmet olarak adlandırarak zaten gerçek amacını hiçbir şekilde gizleme gereği duymadan ortaya koymuştur. Yanında ki müritleriyle birlikte birçok tehlikeli kara büyü ritüellerine de liderlik etmiştir. Şu doğrudur ki; bu insanlar ve onların kurmuş olduğu tarikatlar hafife alınmamalı, yok sayılmamalı aksine üzerlerine ciddiyetle gidilerek gerçek amaçları herkesin gözü önüne konulmalıdır. Evet belki de bu negatif gruplara çekilen ruhlar temelde kendi spiritüel travmalarından kaçmak için bu tehlikeli yola girmişlerdir fakat onlara “tabii çok geç olmadan” uzanacak bir yardım eliyle hayatları değişebilir. Fakat bu yardım çalışması da karşı taraf için son derece tehlikeli ve çileden çıkaran bir kavga haline dönüşebilir. Bu nedenle en azından kendi düzleminizde karşınızda ne gibi bir tehlike bulunduğunun ve size her güzel söz söyleyen, dünyanın geleceği hakkında ahkam kesen ve en önemlisi de Enkiyan ajandayı size dayatmaya çalışan bir askerlerle karşılaşırsanız (erkek ya da kadın fark etmez) derhal onun enerji alanından kendinizi çekip çıkarmanız gerekir. Farkındalığınızı bu anlamda her zaman yüksek tutmak sizin görevinizdir.
Son olarak şunu söylebiliriz; hakikati bilmeye ve öğrenmeye istekliysek, herşey eninde sonunda karşımıza çıkacaktır. Niyetin gücünü ve önemini hiçbir zaman göz ardı etmemek gerekir. Onların bu tip göz boyama oyunları varsa sizin de vicdanınız ve aklınız vardır ki bu iki kavram herşeyden daha değerlidir. Enki’nin Ordusuna asker olarak seçilen insanlar yaşadıkları travmalar sonucu şiddet ve asabiyet yanlısı olabilirler ve bu yüzden de onları çok fazla kızdırmamak daha sağlıklı olacaktır. Sonuçta onların sorumlu olduğu bir üst akıl vardır ve bu akıl onlara kendi amaçları uğruna kimsenin gözünün yaşına bakılmaması gerektiğini emreder.
Sevgili dostlar, tüm bunlar ışığında sizlere tavsiye edeceğim tek şey her zaman kendi içi sesinizi ve vicdanınızı dinlemektir. Kendinize karşı her zaman dürüst olmalı, kendinize yalan söylememeli ve en önemlisi de sizlerin de Kozmik Yaratıcı’nın çok sevilen ve değerli bir parçası olduğunuzu hiçbir zaman unutmamanızdır. Evrende sevgiden daha yüksek bir frekans yoktur ama dualite mekanizması gereği bu tip ikiliklerin yaşanması da gerekmektedir. İçinizdeki gerçek “Kozmik Bilinç” parçacığına her zaman gereken önemi ve saygıyı göstermelisiniz. Sevginin üstesinde gelemeyeceği hiç bir yoktur ve tüm bu negatif grupların en çok korktukları ve özlemini çektikleri duygu da, SEVGİ’dir....
Herkese selamlar ve sevgiler,
Lisa Renee

Comments

Popular posts from this blog

Küresel anlamda neler olduğuna dair son gelişmeler

5. Boyuta Geçiş Soruları ve Yeni Dünya Düzeni